Kalp Damar Hastalıklarının Riskleri

Bilindiği üzere hastalık denilince aklımıza birçok tanı gelmektedir.ve yine biliniyor ki dünyada mevcut tüm hastalıkların 100 tanesinin 65-70 tanesi kalp damar hastalığıdır. O halde bu illet hastalıktan korunmanın bir yolu olmalıdır.
 
Ne yapmamız gerekiyor, nelerin, ne zaman, nasıl farkına varabiliriz. Bu konuda tecrübeler ne diyor, dünyamız bu bilinmezliğin hangi sırasında?
 
Tabi ki Dünya Sağlık Örgütü bu konuda birtakım belirlemeler yapmıştır. Örneğin kalp damar hastalıklarının risklerinin başında stres gelmektedir.
 
Bu şekilde konuya girmişken isterseniz öncelikle bu yazıda risk faktörlerini şöyle sıralayabiliriz.
 
1-Stres
2-Sigara, alkol, uyuşturucu maddeler
3-Şişmanlık
4-Düzensiz uyku
5-Şekerli, yağlı ve proteinli gıdalarla yüksek dereceli beslenme
6-Şeker hastalığı
7-Hipertansiyon
8-Ailevi genetik faktörler
9-Guatr hastalığı ve iç salgı bezi hastalıkları (böbrek üstü bezi ve yumurtalık gibi)
10-Andropoz ve menopoz dönemi
11-Doğuştan kalp damar anormallikleri
12-Koah (kronik tıkayıcı akciğer hastalığı)
13-Kansızlık ve bir takım vitamin eksiklikleri…. gibi.
 
Bu risk faktörlerinin açıklamalarını şu şekilde yapabiliriz.  
 
Stres vücudumuzda adrenalin deşarjına sebep olarak kan yağlarını mobilize etmektedir, ayrıca damarlarımızın kasılmasına sebep olarak damarın endotel dediğimiz kaygan yüzeyini pürüzlü hale getirmektedir.ve vücudumuzu hipertansiyona hazırlamaktadır, böylece pürüzlenmiş ve çatlamış damar iç yüzeyine kan elemanları birikerek orada bir tortu oluşturmaktadır.
 
Bu tortuda giderek damar tıkanıklığına sebep olmaktadır. O halde her şeyden önce rahat ve relaks olmalıyız ayrıca da stresten uzak kalmamız gerekmektedir. Tabi ki bunu da alacağımız kişisel, toplumsal ve ailevi ruh sağlığı eğitimleri ile başarabiliriz, aksi halde stresten kaçmak pek mümkün olamayacaktır.
 
İkinci sırada sigara, alkol ve uyuşturucular gelmektedir. Sigaranın içinde nikotin ve katranlı maddeler bulunmaktadır. Nikotin reseptörlere bağlanarak alışkanlık yapmakta ve katranlı maddelerde damar iç yüzeyini bozmaktadır. Sigaranın kağıdı da cabası. İşte bunlar aynı zamanda da kanserojen maddelerdir. Alkol ise içindeki alkaloidler ve şeker nedeniyle yüksek derecede kaloriye sahiptir. Karaciğerden dönüşürken karaciğer hücrelerini yorar ve kan yağlarının yüksek kalmasına sebep olur. Kandaki yağlar yeterince metabolize olamazlar ve kan yağları yükselir. Uyuşturucu maddeler ise yine damar cidar bozuklukları ve kanserojen maddelerin açığa çıkmasını sağlamaktadır.
 
Şişmanlık günümüz dünyasında artık toplumsal bir hastalık haline gelmiştir. Hele ki teknolojiyi yakalamış batı dünyasında bu tür obezite daha çok dikkat çekmektedir. Hazır gıda yeme alışkanlığı vücudumuzdaki metabolik dengeyi sarsmaktadır.
 
Katkı maddeleri veya bekletilmiş ürünler bir şekilde bünyemizi bozmaktadır. Aşırı şişmanlıkta hareket kabiliyetimiz de azalarak kilo verememekteyiz, ayrıca şişmanlık kanser hücreleri için bire bir beslenme yeridir. Bir takım hümoral maddelerle kanserojen olaylar yağ dokusu vasıtası ile daha da artmaktadır. Yine şişmanlıkta zavallı kalbimiz normal kilomuza göre kan pompalayacağına iş yükü artacağı için daha fazla yorulmaktadır, yoruldukça kalp kası aynı bir sporcu kası gibi kalınlaşmakta ve yorulmaktadır. Daha ilerisi ise sessiz kalp yetmezliğidir.
 
Sonuç olarak sevgili okuyucularım günlük enerji alımımızı dengede tutarsak ve bu dengeyi sağlamak için faydalı gıdaları tüketirsek ne mutlu bizlere….
 
Esenlikler dilerim….