Kalp Hastalıklarında Doğru Bilinen Yanlışlar

Kalp vücudun en önemli organlarının başında gelir. Dünyada ölüm nedeni olarak kalp hastalıkları bir numaralı yerini koruyor. Küresel olarak kalp hastalıkları her yıl 18 milyon insanın hayatını kaybetmesinden sorumlu. Türkiye’de de ölüm nedenlerinin yüzde 42sini koroner kalp hastalıkları oluşturuyor. Tabii son 2 yıldır Covid 19 pandemisi nedeniyle ölüm oranları kısmen değişti. Bu nedenle kalp hastalıklarının önlenmesi için alınması gereken önlemler hayati önem taşıyor. Günümüzde pek çok insan bu önlemler konusunda doğru bilgi sahibi iken, birçoğu da yanlış bazı bilgilerin doğru olduğuna inanıyor. Bu sözde bilgiler bilimsellikten uzak söylemler ve bazen hastaların hayatını kaybetmelerine neden olabiliyor.
 
Bu yanlışlara şu örnekleri verebiliriz.
 
Bir kısım genç insan kalp hastalığından endişe etmek için çok genç olduğunu düşündüğü için erken yaşlardan itibaren bazı konularda dikkatsiz davranıyor. Bu da ileri yaşlardaki sağlığını etkiliyor. Henüz erken yaşlardan itibaren atardamarlarda plak oluşumunun öncüleri gelişmeye başlıyor. Hele ailede kalp hastalığı, diyabet gibi erken dönemde damarları bozmaya neden olacak bir hastalık varsa. Zamanımızda giderek artan obezite de damarları çok erken yaşta bozan bir neden.
 
Damar sertliğine bağlı koroner arter hastalığının yalnızca genetik geçişli olduğu inanışı da oldukça yaygın bir düşüncedir. Oysa klinik takiplere göre kalp hastalıklarında kalıtsallığın yaklaşık %50—60 arasında etkili olduğu görülmüştür. Sigara, hareketsiz yaşam tarzı ve stres gibi faktörlerin de kalp sağlığını kötü yönde en az genetik faktörler kadar etkilediği gösterilmiştir.

Yüksek iyi kolesterole sahip olmanın yüksek kötü kolesterol seviyesini dengeleyeceği düşüncesi de çoğu kişi tarafından inanılan bir konu. Aslında son araştırmalara kadar bilim de böyle düşünmekteydi. Ancak son araştırmalar durumun böyle olmadığını gösterdi. Önemli olanın LDL kolesterolü düşük seviyede tutmak olduğu gösterildi.
 
Kalp hastalığının yalnızca orta yaşlı bir erkek hastalığı olduğu da geçmişte inanılan bir konu idi. Oysa son yıllarda kadınlarda da önemli bir ölüm nedeni olduğu anlaşıldı. Kalp ve damar hastalıkları kadınlarda erkeklere göre daha geç yıllarda gelişmektedir. Bu konuda östrojenin koruyucu bir etkisi olduğu belirtilmiştir.
 
Tansiyonum yüksek ama benim bir şikayetim yok, o zaman ilaç almayayım düşüncesi de doktorların sık karşılaştığı bir durum. Yüksek tansiyon siz bir şey hissetmeseniz de kalp ve damar sisteminde hasar yapmayı sürdürür, ya da tansiyonum artık düzeldi, ilacımı bırakayım diyenler de vardır. Yaşam tarzında, alışkanlıklarda büyük değişiklikler sonucu ilaçları azaltmak, değiştirmek ya da durdurmak mümkün olabilir. Ancak bu bir doktorun gözetiminde yapılması gereken bir durumdur.
 
Kalp hastalarının hiç egzersiz yapmaması gerektiği de yaygın inanılan bir yanlış. Tempolu yürüyüşler kalp hastaları için faydalıdır. Ancak buna başlamadan önce uzman doktorun önerileri dikkate alınmalıdır.
 
Kahve ve bitter çikolatanın kalp ve damar sağlığı açısından faydalı olduğuna dair sık sık medyada yazılar okumaktayız. Ancak bunu destekleyecek bilimsel bir çalışma yoktur.

Antioksidan olan vitaminler E, C ve beta karoten kalp hastalığı riskini düşürüyor. Ancak bunları ilaç olarak almak yerine besinlerle aldığınızda daha iyi emildikleri gösterilmiş. Bu nedenle dengeli bir şekilde sebze ve meyve tüketmek en doğrusudur.
 
Aspirin kullanımı: Kırklı yaşlara geldikten sonra herkesin aspirin kullanması gerektiği de yanlış bilinen konulardan biridir. Kan sulandırıcılar kalp krizi geçiren, stent takılmış, ameliyat olmuş ya da bazı ritim bozuklukları olan hastalarda ömür boyu kullanılmaktadır. Ancak hiçbir kalp sorunu olmayan kişilerin aspirin kullanması mide rahatsızlıklarına neden olacağı gibi kanamalara da yol açabilir.
 
Kalp krizinin belirtisinin göğsün sol tarafına doğru yayılan ağrılar olduğu bilinir. Ancak sağ tarafta oluşan ağrılar da ya da sırttaki ağrılar da kalp krizinin belirtisi olabilir. Ayrıca mide bulantısı, kusma, baş dönmesi, nefes almada güçlük gibi diğer organların rahatsızlığını akla getiren belirtilerle de ortaya çıkabilir.
 
Kolesterol ilaçlarının karaciğere zarar verdiği düşüncesiyle bu ilaçlardan kaçınmak da sık görülen bir davranıştır. Bu ilaçların dünya çapında kullanımı yoğun biçimde devam etmektedir. Hiçbir doktor hastasına zarar verecek bir ilacı reçete etmez. Diğer birçok ilacın da olduğu gibi bu ilaçların da yan etkileri vardır. Düzenli kontrollerinizi yaptırdığınız takdirde bu etki tespit edilecek ve tedbir alınacaktır.