Kalp Krizi Nedir?

Kalp krizinin tıptaki karşılığını kabaca tarif edelim. Kalp temelde vücuttaki organ ve dokulara ihtiyaç duyduğu kanı pompalayan organdır. Kalp kası kendine has bir çizgili kas dokusudur. Kalbin kendisinin de bir kan akımına ihtiyacı vardır. Aort kalpten hemen sonra yer alan kanı ilk önce pompaladığı vücuttaki ana atardamardır. Aortun ilk iki dalı kalbin çıkışının hemen üzerinde yer alan sol ve sağ koroner arterlerdir. Kalp her kasılma gevşeme döngüsünde kendi kas dokusuna bu damarlar aracılığıyla kan pompalamaktadır. Koroner arter veya dallarında çoğunlukla ateroskleroz (damar sertliği) sürecinin sonucunda daralma oluşabilir. Bu daralmalar kalp kasına ihtiyaç duyduğu kanın ulaşmasını zorlaştırır, engeller, kesintiye uğratır. Kalp kası ihtiyaç duyduğu kadar kanlanamamaya başlar. Bazen de damar sertliği plağı çatlar, yırtılır. Bazı maddeler damar içinde kana temas etmeye başlar. Vücuttaki pıhtılaşma sisteminin buna tahammülü yoktur. Bu çatlağı kapatmak amacıyla damar içinde kan pıhtısı oluşur ve bu pıhtı damarı tamamen tıkayabilir. Bu tıkanmadan itibaren dakikalar içinde tıkanan damarın beslediği, kan taşıdığı kalp kası alanında hasar, hücre ölümü (infarktüs) süreci başlar. Damar tekrar açılmadığı ve kan akımı tekrar sağlanmadığı taktirde saatler içinde dokudaki hasar ilerler ve geri dönüşsüz bir hal alır. Kalp krizi işte bu koroner damarın tıkanması neticesinde oluşan kalp kasındaki hasar sürecidir.

Tıpta ikinci bir kavram ani ölümdür. Değişik nedenlerle oluşabilen ani kalp veya solunum durması hemen, anında müdahale edilmezse ölümle sonuçlanır. Burada sebep bazen, yukarıda bahsettiğim kalp damarının tıkanması sonucunda gelişen kalp krizi (miyokard infarktüsü) olabileceği gibi bazen de başka nedenlerdir. Mesela ayak toplardamarında oluşan büyük bir pıhtının kopması ve akciğer atardamarını tıkaması yani akciğer embolisi… Genişleyen, çeperi zayıflayan aort atardamarının yırtılması yani aort diseksiyonu… Teşhis konulmamış bazı genetik veya sonradan kazanılmış kalp kası hastalıkları, kapak hastalıları zemininde gelişen ani ritim düzensizlikleri… Bazı toksik madde maruziyeti ya da narkotik madde kullanımı zemininde gelişen ani ritim düzensizlikleri… Daha önce miyokart infarktüsü geçirmiş,   kalbi hasar görmüş kişilerin kalbinde gelişen ani ritim düzensizlikleri… Bazen de kalıtsal ritim-ileti sistemi hastalıkları ani ritim bozukluklarına yol açabilmektedir... Beynin geniş bir bölümüne hasara yol açan beyin felçleri ya da beyin kanamaları…Böbrek yetmezliği olan bir kişinin kanında bazı elektrolitlerin miktarının kritik şekilde artması… Bronşiyal astım, Koah krizindeki hastanın kan oksijen, karbondioksit düzeyindeki aşırı değişiklikler…Akciğer zarı katmanları arasına hava kaçması akciğeri sıkıştırması, itmesi… Bu ve benzeri bazı nedenler de ani ölüme yol açabilmektedir.

Medyada bazen ani ölüm kavramı yerine yanlış şekilde kalp krizi ifadesi kullanılmaktadır. Ani şekilde hayatını kaybeden devlet adamı, iş adamı, sanatçı, sahada yere yığılan sporcu için kalp krizi sonucu öldü denilmektedir. Bir hekim olarak yakın tarihte akılda kalan en çarpıcı örneklerinde bu ölümlerin kalp krizi sonucunda değil, var olan kalp hastalığı zemininde gelişen ani ritim bozuklukları nedeniyle geliştiğini düşünmekteyim.  

Günlük hekimlik pratiğimizde hastalar bize sık sık sorar: Benim bir kalp krizi geçirme riskim var mı? Hasta acaba bir koroner damar tıkanması sonucunda kalbinde hasar oluşması (miyokart infarktüsü) riski olup olmadığını mı öğrenmek istemektedir?  Yoksa ani ölüm riski bulunup bulunmadığını mı sormaktadır?  Doğumsal ritim bozukluklarının bazı alp tiplerinin görüldüğü kişilerde tıbbi anlamda kalp krizi riski yoktur fakat ani ölüm riski vardır. Bu hastaya kalp krizi riskin var mı, yok mu diyeceğiz? Bu anlamda bizlerin hastanın aslında neyi öğrenmek amacında olduğunu irdelememiz gerekmektedir. Halkımızın ve özellikle medyamızın da bu iki kavram arasındaki farkı öğrenmesi ve yerinde kullanması bu karışıklığı ortadan kaldırmak anlamında doğru olacaktır.